29 Nisan 2014 Salı

İSTANBUL

BOĞAZ VE HALİÇ

Sabah saat 08:00 gibi uyanıyorum. Cankurtaran Öğretmenevi'nde güzelce dinleniyorum ve dinç bir şekilde uyanıyorum. Hemen bisikleti yükleyip yola çıkmak istiyorum. Çantalarımı kontrol edip kahvaltıya inmek için hazırım.
Kaldığım odanın penceresinden Ayasofya Camiisinin görüntüsü 
muhteşem.







Çok güzel görünüyor.
Kahvaltı için yemek salonuna iniyorum. Kahvaltı servisi başlamış. Kahvaltımı deniz manzarası eşliğinde yapıyorum.
Hava kapalı anacak çok güzel görünüyor. Umarım gün boyunca hava bulutlu olur. Yağmur riski yok internet verilerine göre.
Kahvaltı tabağım. Hızlı bir şekilde kahvaltımı tamamlıyorum. Yanıma 3-4 tane helva alıyorum. Bu helvaları daha önceki turlarda da yanıma alıyordum. Acıktığım zaman bir tane yiyorum. Harika enerji veriyor.
Hemen sahile iniyorum. Yola çıkmak için herşey tamam gözüküyor.
Büyük bir yük gemisi.
Sarayburnu feneri.
Eminönü'ne doğru yol alıyorum. Balıkçı kayıkları açılmışlar. Vapurlar aralarından geçiyor.
İlk gün Eminönü'nü fotoğrafladığım için çok fazla durmadan devam ediyorum. Deniz biraz çalkantılı görünüyor. Ama hava bence bisiklet sürmek için çok ideal.
Kabataşa'a kadar pedallıyorum. Durmadan bisiklet sürmek çok güzel geliyor bana. Sürekli fotoğraf çekmek için durduğum için biraz keyfim kaçıyor aslında ama İstanbul'da her yer manzara. Dün Ada'lara vapura bindiğim yere kadar geliyorum.
İnönü stadını yıkılmadan görmüş oluyorum.
Dolmabahçe Sarayı girişi. Gezicek o kadar çok yer var ki aslında.

Bisiklet sürmek için çok güzel bir yol. Ortaköy'e doğru yol alıyorum.

Sabah erken olduğu için ortalık sakin.
Arkamdan bir bayan katlanır bisikleti ile gelip beni geçiyor. Tabi ki o fotoğraf çekmediği için hızlı bir şekilde devam ediyor.
Ortaköy'e geliyorum. Burası her zaman ki gibi. Sabah ve hafta içi olmasına rağmen kalabalık. Sahile dağru iniyorum arnavut kaldırımından.
Boğaziçi Köprüsü çok güzel görünüyor. Denizin kokusu da bura da çok güzel ama ben hiç bir zaman sevemedim burayı.
Herzaman kalabalık olmasından beki de.
Fotoğraflarımı çekip hemen ayrılıyorum Ortaköy'den.
Denizdeki çalkantıda azalıyor bu saatten sonra.
Boğaziçi köprüsünün altındayım. Yola devam ediyorum.
Sol taraftaki villalar harika görünüyor yeşillikler içinde. Artık iyice zengin mekanlaraına doğru yol alıyorum. Ortam hemen değişmeye başlıyor. 
Parkı geçtikden sonra...
Sahil yoluna iniyorum. İnsanlar sabah sporlarını yapıyorlar. Ortalık sakin ve huzurlu görünüyor.
Yatlar...
Yolda gördüğüm ender heykellerden biri.
İlk molamı veriyorum burada. Müzik çalarımı hazırlıyorum. Bundan sonra müzik dinleyerek devam ediyorum yola. Her şey çok keyifli.
Sahilden görüntüler alıyorum.
Balık tutanlar var her yerde.


Anadolu yakası çok güzel görünüyor. Boğazda şilepler çok fazla.
Gezi yatları. Hepsi de çok güzel kaliteli görünüyor.
Yatlar.
Yolumuza devam ediyor.
Boğazın güzellikleri devam ediyor.
Sürekli fotoğraf çekmekten fazla yol alamıyorum. Ama herşey çok keyifli.
Arnavutköy'e geliyorum. İskele çok otantik görünüyor.
Arnavutköy'den gelmiş olduğum yolu çekiyorum.
Boğaziçi Köprüsü.
Akıntıburnun'dayım.Burada balığın çok olduğunu söyledi balıkçılar. O yüzden genelde burayı tercih ediyorlarmış balık tutmak için. Ara sıra misinalar karışıyormuş. Tek sıkıntı buymuş.
Akıntıburnu Feneri.
Yolda bir kaç bisikletli ile selamlaşıyoruz. Genelde performans yapan arkadaşlar. Benim gibi gezintiye çıkmamışlar. Fotograf çekene de rastlamadım.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü. Yolumuza devam.

Daha birhayli yolum var düşüncesiyle biraz hızlanmam
gerektiğini düşünüyorum.

FSM'ye iyice yaklaştım. Mükemmel manzaralara devam.

Yeşillik bir park daha.
Artık Boğaziçi Köprüsünü göremiyorum. Yolculuk keyifle devam ediyor.



Yakın bir zamanda Anadolu tarafının da gezerim diyorum kendi kendime.
Neresi bilmiyorum ama görüntü çok güzel.


Deniz Feneri ve FSM Köprüsü.

Bir süre mola veriyorum. Sabah yanıma aldığım helvadan bir tane daha yiyorum. Gerçekten iyi enerji veriyor.
Yüklü bir şilep daha.
Rumeli Hisarı surları. Ağaçlar çiçek açmış.



Yan taraftaki lokantadan atılan balıklara gelen martılar. Balıkları kapabilmek için birbirlerine giriyorlar.

Baltalimanı hastahanesinin önündeyim. Nerede olduğumu belirlemek için çekiyorum bu özel yerleri. Daha sonra hatırlamak zor oluyor çünkü.
Sürekli gemiler geçiyor. Boğaz trafiği de araç trafiği gibi. Karmakarışık.
Boğaz fotoğraflarına devam.


Güzel bir ev.

Emirgan'a geliyorum. Sakıp Sabancı Müzesi. Atlı Köşk diye biliyorum burayı. Aslında burayı da çok gezmek isterdim ama zaman kısıtlı.
Emirgan Parkı.Çok yeşillik görünüyor.
Yola devam ediyorum. Hafif bir rüzgar çıkıyor.Ama her şey yolunda.

İstinye'ye giriyorum. Hafif bir rampa tırmanıp, çıktığım kadar iniyorum. Burası uzaktan da çok güzel görünüyor. Yatlar dikkatimi çekiyor hemen. Buradakiler kişisel yatlara benziyor. Daha önceki yol üzerinde gördüklerimin çoğu ticari yatlardı sanki.
Rampadan inerken yat limanı
Sakin bir yer. Kargaşa da az burada.
İstinye sosyal tesislerine ulaşıyorum.

İstinyeden yola devam ediyorum. Burada biraz denizden uzaklaşıyorum. Sonradan fark ettim ki aslında araya yalılar girmiş. Burada ki zenginlikte ayrı boyutta.

Yuarıdaki resimde ileride büyük Tarabya Otel'i gözüküyor. Özellikle eski Türk filmlerinin çekildiği otel. Uzaktan da harika görünüyor.
Arada iki tane güzel yapyı fotoğraflıyorum.

Büyük Tarabya Oteli. Önünden geçip devam ediyorum.
Tarbaya'yı geçip devam ediyorum. Buralar daha yeşillik geliyor bana. Yeniköy'e giriyorum.
Yeniköy'deki yatlar. Burası da güzel görülüyor. Gayet sakin bir yer.
Yeniköy'ün meydanı. Devam ediyorum.
Atatürk heykeli.
Artık karşıdan Sarıyer'i görebiliyorum.Yapıların bitip, ormanın başladığı yere kadar devam etmek niyetlisiyim.
Kısa bir mola veriyorum. 
Karşısı boğazın açıldığı kısım.


Sarıyer'e girmekiçin kısa bir yolum yolum kaldı.
Sonunda Sarıyer'e giriyorum Sahilde pedallayarak devam ediyorum.
Sahide biraz dinleniyorum.
Sarıyer'in içine giriyorum. Çok trafik var. Bisiklet sürmek eziyet halini alıyor. Turu burada sonlandırıp Servet Hoca'nın yanına dönmem lazım. Alibeyköy Endüstri Meslek lisesine gidicem. Saat de yaklaşık13:00 oluyor. Bu yüzden dönüşü herhangi bir araçla yapmam lazım. Çünkü saat 15:00 civarında Alibeyköy'de olmam lazım. Otobüs ve dolmuş olduğunu öğreniyorum. Dolmuşun kaltığı yere çok yakın  olduğum için oraya yöneliyorum. Ancak trafik berbat. Bir an önce dönmek istiyorum buradan.

Boğaz turumun son tabelası. Burada bisikletimi katlıyorum. Sırada bekleyen birkaç dolmuş şöförü bisikletle alamayız diyor. Ben de arkadasn gelen başka bir şöförle konuşuyorum. Tamam geçebilirsin diyor. Beşiktaş'a kadar 2 bilet parası 4.20 tl veriyorum. Onca yol çok ucuz geliyor bana.
Beşiktaş son durakta iniyorum. Bisikletimi hazırlayıp hızlı bir şekilde Eminönü'ne doğru pedallıyorum. Arada hiç durmuyorum. Buradan 4. kez geçiyorum çünkü. Hemen Haliç kıyısına doğru dönüyorum. Eyüp'e doğru devam ediyorum.

Boğazda gördüğüm pahalı yatların yerini balıkcı kayıkları alıyor. Hemen ortam değişiyor.
Haliç kıyısın da da parklar var. Burası da fena değil.
Servet Hoca ile konuşyorum. Okulda işi bitmiş saat 17:00 den sonra görüşürüz diyor.  Saat 15:00 civarı. Daha vakit varmış diyorum kendi kendime. Keşke Sarıyer'den pedallayarak gelseydim diye hayıflanıyorum. Eyüp Su ürünleri koop. diye bir yerde durup soda, çay filan içiyorum. Balıkçıların takıldığı  bir yer. Sohbetler balık ve kayık üzerine. Konuşmaları dinliyorum. Canım sıkılmadan 40 dak. kadar vakit geçirmişim.
Oturduğum yerden Eminönü.
Otururken az ileride bahçesi güzel cafe gibi bir yer görüyorum. Gidip karnımı doyurmaya karar veriyorum. Burası İstanbul Belediyesi'nin Sosyal Tesisleriymiş. Çok güzel görnüyor. Levrek ızgara, salata,aşure ve çaya 25TL. gibi bir para ödüyorum. Bana bayağı uygun geliyor fiyat. Çünkü bir hayli lux bir yerdi.
Aşure de çok lezzetliydi.
Yemek sonrası yavaş yavaş yola devam ediyorum.
Haliç.


Karşı tepenin Pierre Lotti olduğunu tahmin ediyorum. Vakit olduğu için girmeyi düşünüyorum. Ancak oraya varınca teleferikle çıkıldığını görüyorum. Beni kabul etmeyeceklerini düşünerek bu sevdadan vaz geçiyorum.
Haliç fotolarına devam.
Karşısı Haliç Kongre Saray'ıymış.
Balıkçı kayıkları.
Bu arada Servet Hoca'dan haber bekliyorum. Eyüp Spor Tesisleri'ne giriyorum. WC'de var üstümü değiştiriyorum. Yola çıkmak için hazırlık yapıyorum. Saat 17:30 olmasına rağmen tel gelmiyor. Ben arıyorum. "Levent işim uzadı ama sen okula geç diyor." Bende dediği gibi yola çıkıyorum. Az kaldığını düşündüğüm yolumun hemen hemen 10 km. daha olduğunu söylüyor sorduğum öğrenciler. Hızlı bir şekilde sürerek devam ediyorum ana yoldan.
Çay içmek için oturduğum yerden Haliç'in resmini çekiyorum.
Sonunda okula varıyorum. Servet Hocam da benden 15 dak. sonra geliyor. Beklereken öğrencilerin mereklı bakışları var bisiklete ve bana.
Okul güzel gözüküyor. Bayağı da büyük ama Servet Hoca çok da büyük bir okul değil diyor. Demek daha büyükleri varmış diyorum kendi kendime. Bir kaç öğretmen arkadaşıyla tanıştırıyor beni. Hepsi de çok beğendiklerini söylediler yaptığım işin. 

Servet Hoca hemen yola çıkmayalım yollar çok kalabalıktır diyor. Beni Eyüp Sultan Camii'ne ve Pierre Lotti'ye götürmeyi teklif ediyor. Ben de memnuniyetle kabul ediyorum. Gelirken gitmeyi düşündüğümü ancak bisikletle olmayacağına karar verdiğimi söylüyorum. Ama kısmette oraya çıkmak da varmış diyorum.
Eyüp Sultan Camii'ni şöyle bir gezip teleferiğe yöneliyoruz. Yanlız çok sıra olduğunu görüyoruz ve yine de beklemeye karar veriyoruz. İki kabin inerken iki kabin çıkıyor. Toplamda kabinler 16 kişi alıyor. Yaklaşık 40 dak. kadar bekledikten sonra teleferiğe binebiliyoruz. Genelde Uzakdoğulu ve Arap turistler var.
Teleferikteyiz.. 3-4 daikada hemen yukarı varıyoruz. Keyifler yerinde.
Tepede Servet Hocam.
Tepeden Haliç'in görüntüleri. Kısa bir süre kalıyoruz Pierre Lotti'de. Burada da eski Türk filmleri aklıma geliyor. Ama artık pek de o hava yok tabi ki. :) Her yer de olduğu gibi burası da ticarethane haline dönmüş.
Aşağı indikten sonra Kısa bir yemek molası veriyoruz. Saat 21:00 gibi yola çıkıyoruz ve 23:00 gibi evde oluyoruz. Keyifli bir yolculuk geçiriyoruz. Benim için çok güzel bir tur ve deneyim oluyor. Darısı diğer turların başına diyorum. :)