18 Eylül 2018 Salı

KIYIKÖY KAMP-2



Yaz tatiline çıktığım ilk gün, 03.08.18 Cuma günü, daha önceden kamp yaptığım ve çok sevdiğim Kıyıköy'de yeni bir kamp yapmaya karar verdim. İşten saat 16:00 izin alıp yola çıkıyorum.



Daha önceki kampta beğendiğim ve aklımda kalan alana çadırımı kuruyorum ve hızlı bir şekilde akşam yemeği için hazırlanıyorum.









Akşam yemeğinde közde pişirilmiş kaşarlı patlıcan, domates içinde yumurta ve sucuk yapıyorum ve yemek sonrası saat 22:00 gibi uyuyorum.





Sabah uyanınca çevreme bakıyorum. Henüz Ağustos'un başında olamaıza rağmen ortalık sakin görünüyor. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, sanki sonbahar gelmiş  gibi bir hava var.



Kamp girişi.





Bu sefer çadırımı tam istediğim yere kurabiliyorum. Ön kısmında kullanabileceğim küçük bir iskele de var.


Sözünü ettiğim iskele.







Ortam sakin. Böylesi daha güzel sanki.






Papuçdere'den görüntüler.








Sabah yürüyüşüne çıkıyorum. Saat 07:30 gibi.








Deniz kıyısı ve kumsal. Kumsala inince ambulans ve jandarmanın kıyıda olduğunu görüyorum. Daha sonradan öğrendiğime göre, Suriye'li iki kız kardeş sabah denize girmiş ve boğulmuşlar. Denizde müthiş bir rüzgar ve dalga var. Bu moral bozukluğu ile kamp alanına dönüyorum.








Olayın etkisini üzerimden atamıyorum bir süre.


Klasik sabah kahvaltısı. Kahve ve nutella.



Kahvaltı sonrası dinlenip  kitap okuyorum.


Can sıkıntısından sazlardan bir şeyler örüyorum.






Yusufcukla arkadaşlık ediyorum.







İş arkadaşım Can ve oğlunun gelmesiyle can sıkıntım azalıyorum. Beraber bir kumsal yürüyüşü yapıyoruz. Bu dalgalı havada insanlar hala denize giriyorlar.


Can'ın çadırını da kuruyoruz.


Beniz sazlar kurumaya başlıyor. Akşam yemek ve sohbetten sonra uyuyoruz. Bu kısımlarda foto çekmemişim.


Sabah erken uyanıp çay demliyorum.


Sabah kahvaltısında bu sefer peynir, salam filan da var.


Sandal kirlayıp Papuçdere'yi geziyoruz.





Kaplumbağalar.


Birbirinden güzel fotolar çekiyoruz.
























Sandal gezisinde görüntüler.






Sandal turu sonrası toparlanıyoruz. Pazar günü öğlen gibi kampı sonlandırıp Lüleburgaz'a dönüyoruz.


9 Temmuz 2018 Pazartesi

KIYIKÖY KAMP

KIYIKÖY KAMP  


07/07/2018 Cumartesi günü 12:00 gibi işten çıktım. Kamp  için hazırlıklarımı bir gece önceden yaptığım için hemen yola çıkıyorum.



Amacım Kastro'ya gidip akşamı orada geçirmek. Kastro'ya gelince bunun mümkün olmadığını çadırcıların ve piknikçilerin tüm alanı kapladıklarına şahit oluyorum. Biraz vakit geçiriyorum. Belki bir yer bulurum diye ama mümkün değil. Bu arada da insanlar gelmeye devam ediyor. Can sıkıntısı ile tekrar arabaya biniyorum. Lüleburgaz'a dönmeyi düşünürken 10 km. ötedeki Kıyıköy'e gitmeye karar veriyorum bir anda. İyi ki de öyle yapmışım...


Kıyıköy'de bir iki kişiye soruyorum, kamp alanı var mı diye. Beni çadır kurulabilen dere kenarına yönlendiriyorlar. Burada da çadırcılar çoğunlukta. Daha düzgün birini seçip çadırımı kuruyorum. Buradaki insanlar daha kampçı havasındalar.


Çadır kurma işini bitirip arabayı otoparka çekiyorum.





Kamp alanı güzel bir akarsuyun kenarında. Göle de benziyor.


Kampın girişi.


Çok aşırı kalabalık yok. Zaten bir çok insan denize gitmiş. Fazla kimseyi görmüyorum ortalıkta.


Su kıyısında.



Akşama kadar kitap okuma, çekirdek çitleme, meyve yeme gibi faaliyetlerle kendimi dinlendiriyorum.
Akşam yemeği için hazırlık yapıyorum.



Akşam yemeğinde bir parça sucuk ve domatesli bulgur pilavı yapıyorum. Korda yapıldığından mıdır nedir bilmiyorum ama butun pilavı yiyorum. Yanında da sucuk.



Gökyüzü.


Yemek üstü çay, sonrasında kahve. İnsanın hiç bir şeye yetişmek zorunda olmadan, sadece kendi istediği için yaptığından mıdır nedir bilmiyorum ama huzur buluyorum. Çok da geç olmayan bir zamanda; saat 22:30 gibi çadıra girip uyuyorum.


Sabah saat 07:00 gibi uyanıyorum. O sırada çadırımın üzerine yağmur damlaları düşmeye başlıyor.


Sonra hızlanmaya başlıyor. Sanki gök delinmiş, öyle yağıyor. Bir taraftan da seviniyorum, her şeyi bir arada yaşamakdan dolayı.



Çadırdan yağmuru seyretmek çok güzel.


Yağmur yavaşlıyor. Ben dışarı çıkıyorum.



Birkaç dakika sonra daha şiddetli yağmaya başlıyor yağmur.


Yağmur kesildikten sonra nutella ve kahve ile bir güzel kahvaltı yapıyorum. Güneş açıp da, yerler ve çadır kuruyunca dönüş için hazırlıklarımı yapıyorum.

















Aya Nikola kilisesini de ziyaret edip saat 13:00 gibi kamp macerasını sonlandırıyorum.  Tüm tarihi eserlerimiz gibi buna da sakip çıkamamanın üzüntüsü ile Lüleburgaz'a doğru yola çıkıyorum.