28 Mayıs 2014 Çarşamba

GİANT EXPRESSWAY-1 KATLANABİLİR BİSİKLET MODİFİKASYONU

GİANT EXPRESSWAY-1 KATLANABİLİR BİSİKLET MODİFİKASYONU

(GİANT EXPRESSWAY-1 FOLDİNG BİKE MODIFICATION) 

Orjinal Donanımı
Sizes One Size Fits Most _
Colors Grey/Silver/Red _
Frame ALUXX-Grade Aluminum _
Fork High Tensile Chromoly Steel _
Shock N/A _
Handlebar Alloy Riser, 28.6 _
Stem Alloy Folding _
Seatpost Alloy 30.9 _
Saddle Giant Comfort _
Pedals Folding _
Shifters Shimano Acera, SL-M360 _
Front Derailleur N/A _
Rear Derailleur Shimano Altus, RD-M310 _
Brakes Direct Pull _
Brake Levers Alloy Comfort _
Cassette SRAM PG830 11-30, 8s _
Chain KMC Z72 _
Crankset Alloy crank, 52T Chainring _
Bottom Bracket Cartridge _
Rims Alloy _
Hubs Alloy _
Spokes SUS 14G _
Tires Kenda Kwest, 20x1.5
2013 yılında aldığım ve kullanmaktan çok keyif aldığım Giant Expressway Katlanabilir Bisikletimin uzun yollarda özellikle rampalarda bana yetersiz kalmasından dolayı modifiye etmeye karar veridim. Bu yetersizlik aslına bakarsanız aynakol göbeğine yapmış olduğunuz baskıdan dolayı göbeğin zaman içinde bozulacakmış gibi gelmesinden kaynaklandı. Uzun turlarda kullanılan örneklerini araştırdığımda karşıma hep Bike Friday Turing modelleri çıktı. Bu tür bisikletlerde zaten bu amaç için üretildikleri için modifikasyona gerek olmadığını anladım. Türkiye'de bu tür katlanabilir bisiklet modifikasyonu yapan turcuları araştırdığımda Bisiklet forumda bir kısım bilgiye rastladım. Ancak gerekli bilgilere gene de ulaşamadım. Bir de yanılmıyorsan Dahon Eco modeli üzerinde yapılan modifikasyona rastladım. Ancak bu arkadaş bu işi yapmak için bir hayli uğraşmış ve yurtdışından parçalar filan getirtmiş. Uyumsuzluklar nedeni ile çok zorlanmış. Bu bilgileri okuyunca bu işin bir hayli zor olduğuna karar verdim. Lüleburgaz'da konu ile ilgili benden daha fazla bilgi sahibi arkadaşlarla konuştuğumda modifikasyon işinin katlanırlar için zor olduğu ve hatta piyasada daha çok bulunan bir çok markada bu işi yapmak için yurtdışından parça getiritmek gerektiği, parçaların uyumsuzluğundan filan bahsedildi. Hatta bir arkadaşımız bu işi baştan sona uygulamış ve uyumsuzluklar nedeni ile 52'lik ayna kola geri dönerek orjinal halinde kullanmaya devam etmiş. Yaptığı masraf ve zaman kaybı da kendine kar kalmış. Filan filan...

Bu işin hikaye kısmıydı.

Youtube'dan izlediğim ve internetten araştırdığım kadarı ile bisikletimin modifikasyona açık olduğunu öğrendim. Hatta yedek vites teli kanalı ve disk fren sistemi montajına izin verecek kadar. Tüm yerleri bırakılmış. Ama gene de  bu işi yapacaksak deneme yanılma yoluyla olacak gibi görünüyordu.

Öncelikle;

 Altus olarak kullanılan arka vites ve ön vites attırıcıları arkadaşımda olan ve kullanmadığı Alivio'larla değiştirdik. Aslında Altus'larla da memnundum. Ama böyle daha güzel oldu.

 52'lik ayna kol 46-34 aynakola geçti. Bu parçada benim sedona 741 bisikletimden çıkan aynakoldu.

Ön vites attırıcının kolu  MTB bisikletimden çıkan kolu kullandık. Bu kol 3'lü sistemde olduğu için ayarları 2 ve 3 no'lu vitese göre ayarladık.

İşlem tamamlanında ince ayar dışında bir problem görünmüyordu. Bunu böyle kullanmaya başladım. Herşey yolunda gidiyordu. Bisikleti 8x2=16 vites olarak kullanıyordum ve de çok menundum. 50-60 km.'lik yollarda çok keyifle kullandım. Blogdaki İstanbul boğaz gezisini de bu haliyle yaptım. Tabi ki bu gezide zorlayacak bir yol yoktu.

Zamanla vites oranlarının beni çok tatmin etmediğini anladım. Düz yolda sanki 46 diş biraz hafif kalıyordu. Acaba ön aynakol 48 lik ve 3'lü olsa nasıl olabilir diye düşünürken arkadaşım elinde çıkma bir Deore Halowtech olduğunu ve istersek deneyebilceğimizi olmazsa gene eski haline getirebileceğimizden bahsetti. Hemen uygulamaya geçtik. Bu durumda bisiklet 3x8=24 hale geldi. Bu sistem de çok güzel oldu. Henüz uzun bir yol gitmememe rağmen şehir içi ve yakın turlarda çok keyifle kullanıyorum.  


İkili aynakol ve ön attırıcı montaj denemesi. 


Bisikletin orjinal hali.

 Altus arka vites attırıcı.
52'lik ayna kol.
 İşlemlere başlıyoruz. Orjinal aynakol sökülüyor.


 MTB'den çıkan 3'lü aynakol küçük dişli sökülerek ikili olarak monte ediliyor.

 Ön  ve arka alivio attırıcılar yerine monte ediliyor. Zincir montajı yapılıyor. Ön attırıcının bağlanması için gerekli alan ve borunun çapı bu işe uygun. Dahon'unu modifiye etmeye çalışan arkadaşım bunu monte edemediği için yurtdışından ön attırıcı getirtmiş ancak uyum sorunu nedeni ile kullanamamış.
                                                                     Bisikletimin pedal takılmadan önceki son hali.

3'lü aynakol montajı sonrası






16 Mayıs 2014 Cuma

SOMA KÖMÜR İŞLETMELERİNDE ÖLEN MADENCİLERİ ANMA TURU.

LÜLEBURGAZ BİSİKLET DERNEĞİ İLE EVRENSEKİZ TURU


15.05.2014 perşembe akşamı Lüleburgaz Bisiklet Derneği'nin planladığı "Soma'ya Saygı" bisiklet turunu 56 kişilik katılımla Evrensekiz Köyü'ne giderek gerçekleştirdik. 32 km'lik tur öncesi Kongre Meydanın'da toplanan arkadaşlarla 1 dakikalık saygı duruşundan sonra  medya açıklamalarının ardından 20:30 gibi başlayan tur 23:00 gibi sona erdi. 

12 Mayıs 2014 Pazartesi

ERTUĞRULKÖY-KÜLTÜREVİ TURU

ERTUĞRULKÖY-KÜLTÜREVİ TURU
11.05.2014 Pazar günü Anneler Günü nedeni ile  14:30 sıralarında tur için hazır olabiliyoruz. Hasan ve benim yeni tanıştığım ancak ismini çok duyduğum Zekeriya abi ile Pınarhisar'a doğru yola çıkıyoruz. Zekeriya abi de katlanabilir bir Dahon kullanıcısı. Tur öncesi fotoğrafımızı çekiyoruz. Aslında benim amacım Ertuğrulköy'de olduğunu duyduğum ve henüz göremediğim Kültür Evi'ni görmek. Hava sabahtan kapalı olmasına olmasına rağmen öğlene doğru açıyor ve bir haylide sıcak oluyor.
Turgutbey'i hızla geçip Karaağaç köyüne doğru dönüyoruz.Günlerdir yağan yağmurlardan dolayı toprak kısımlar çamur. Yol kenarlarında da göletler oluşmuş.
Keyifle ancak tur temposunun üzerinde bir hızla yola devam ediyoruz.
Karaağaç köyüne giriyoruz. Yağan yağmurlardan dolayı olsa gerek her yer yemyeşil.
Köy içinden geçip devam ediyoruz.
Çevre yemyeşil.
Ertuğrulköy'e giriyoruz. Ara yollar çamurlu.

Ertuğulköy'e gelince hemen Kültür Evi'ne giriyoruz.
Fenerbahçe yazısı ile karşılaşıyoruz.
Burası anladığım kadarı ile bir köy evi. İçeride insanlar yaşıyor. Bahçesi ev sahipleri tarafından  düzenlenmiş.
Yakın zamanlarda kullnılan eşyalar güzel bir şekilde sergilenmiş. Eşyalar 40-50 yıllık gibi görünüyor.
Mankenin üzerindeki giyisinin 45 yıllık olduğu yazıyor.
Eski beşikler, elbiseler...
Bize şu an otantik gelen giysiler giysiler...
Şamdanlar, vazolar,eski gaz lambaları...

Eskiden kullanılan daktilolar, Facit marka hesap makinesi. Bunların bir çoğunu ben hatırlıyorum.
Bahçesi...
Eski model bir pikap. Bir köyde böyle bir yerin olması bence çok önemli. Umarım devamı da gelir.
Köy meydanı.
Kültür evini gezdikten sonra Pınarhisar'a gitmek için hareketleniyoruz. Kahvedeki amcalara yolu soruyoruz. Yolun devamının da mıcırlı ve bozuk olduğunu öğrenince aşağı dere boyuna gidiyoruz.

Üçümüzün bereber olduğu bir kare olmadığı için iki resim koyuyorum.
Dereden birkaç kare.
Su bulanık. Zaten temiz bir dere göremedim Trakya'da

Biraz dinlendikten sonra yola çıkmak için hazırız. Lüleburgaz'a dönmeye karar veriyoruz.
Papatyalar çok güzel görünüyor.


Dönüşte Turgutbey'de kahvede duruyoruz. Soda ve çay içiyoruz. Buradan sonra eve dönüş için yola çıkıyoruz. Yaklaşık 40 km.'lik güzel bir tur oluyor. Zekeriya Abi'nin deneyimlerinden faydalanarak güzel bir gün geçiriyoruz.

5 Mayıs 2014 Pazartesi

OFF-ROAD

OFF-ROAD 

03.05.2014 Cumartesi günü Hasan'la birlikte kısa bir tur yapmaya karar verdik. Hasan'ın daha önceden yapmış olduğu hafif patika yollu Sakızköy- Karaağaç köyleri üzerinden Lüleburgaz'a dönmeyi kararlaştırıyoruz. Yol üzerinde piknik alanları ve göletlerin olduğunu söylüyor Hasan. Tur öncesi bisikletimle Hasan'ı bekliyoruz.


Yola çıkıyoruz. Rampalı ama güzel bir yol. Her şey çok güzel şimdilik.:) 

Önümüzdeki ilk köy Umurça. Durmadan hızlı bir şekilde geçiyoruz.



Sakızköy'e dik bir rampa ile iniyoruz. Yolun sağı solu ağaç. Çok güzel bir yol.
Sakızköy'e hoş geldiniz. Hasan önde devam ediyor.

Köyün meydanı. Ortalık sakin.
Göleti soruyoruz. Devam edin diyor kahvedeki amcalar ve ekliyorlar "ne işiniz var yollar çok çamurlu. Biz de ne kadar çamurlu olabilir ki diyerek gölet yoluna dalıyoruz.

Gölete devam.

Yolda ilk çamurlu alana geliyoruz. Hasan "ben geldiğim zaman hiç çamur yoktu" diyor. Neyse devam ediyoruz.
İlk çamurlu alanı geçtikten sonra yol kuruyor. Gayet güzel yol alıyoruz ileride başımıza geleceklerden habersiz.


Arka taraf da Sakızköy görülüyor. Keyfimiz yerinde.

Birkaç km sonra eğlence başlıyor. Yol çok çamur. Hasan'a "ne yapalım" diye soruyorum. Hasan "devam edelim abi, ben dönmeye hiç alışık değilim" diyor. Peki diyorum devam edelim. Aslında yol bana da çok keyifli geliyor. Tam bir off-road. Tek sıkında spd'ler.
Buralar berbat.
Piknik alanı. Çok güzel görünüyor ama biz çamurla boğuşuyoruz. Aşağısı barajmış ama biz inemiyoruz.
Yol güzel keyfimiz de kötü değil. Devam ediyoruz.
Artık bisikletle devam edemiyoruz. Elde sürerek devam ediyoruz.


Bisikletimin son hali. 
Artık bisiklet pek gidecek gibi değil.Tekerler hemen hemen dönmüyor. Köye girer girmez temizleriz diye konuşuyoruz Hasan'la. Hasan bisikletini temizliyor az da olsa.


Ve sonunda hiç beklemediğim şey oluyor ve bisikletimin arka aktarıcısını tutan parça kırılıyor. Aktarıcı jant tellerini arasına girdi. Biraz uğraşarak aktarıcıyı çıkartıyoruz ama yapılacak bir şey yok gibi gözüküyor. Zaten bu yola girdiğimizden beri karşıdan bir tane araba geldi ki herhalde o da yanlışlıkla girmiş gibiydi bu yola. Birde inşaat malzemeleri taşıyan bir kamyon çamura saplanmıştı. Yürümekten başka bir çare yok gibi görünüyordu.
Ve yürümeye başlıyoruz Hasan'la. Bu arada ne yapabiliriz diye konuşuyoruz. Bir kaç fikir üretiyoruz ama şimdilik yürümekten başka bir çare yok.Karaağaç köyü göleti. Tabi ki kimseler yok. Pikniğe gelinebilir bence.
Yolda gördüğümüz bir çiyan. Ölü gibiydi ama bence değildi.
Karaağaç Göleti'nin yanından geçiyoruz. Suların çekilmiş olduğunu söylüyor Hasan. Kendi geldiği zaman yeşilik görünen yerlerin de gölete dahil olduğundan bahsediyor.
Güneş hafif hafif yakmaya başlıyor ama moralimiz halen yerinde.
Karaağaç'a çok dik bir rampa ile iniyorum bisikletin üzerinde. O hızla köprübaşına kadar geliyorum. Kerim abi ve koyunu ile karşılaşıyoruz burada. Kerim abi'ye durumu anlatırken koyunda kafasını sokmuş bisikletin arızalı kısmına bakmaya başlıyor. Çok meraklı bir koyunmuş. Kerim abi ile kahveye filan geliyormuş. Ama kesicez bunu artık uğraşamıyorum diyor Kerim abi. Yapma kesme bak ne güzel filan diyoruz ama dinlemiyor Kerim abi.
Köyde bisikleti tamir edecek herhangi bir yer yok. Kerim abi ve koyunu ile vedalaşıp devam ediyoruz.
Köyden çıkarken ablam telefon ediyor. Neredesin diye. Durumu anlatıyorum. Bekle seni almaya geliyorum diyor. Bu arada Hasan "abi sen bisiklete bin ben seni ittireceğim" diyor. Olurdu olmazdı filan derken Hasan yaklaşık 10 km kadar beni itiyor. Yandaki resimden de belli olduğu üzere benim keyfim yerinde. Hasan biraz yoruldu ama yola kadar da getirdi. Müthiş performans.:)

Böyle gitmek de güzelmiş diyorum Hasan'a. Elektirikli bisiklete mi geçsek acaba.
Pınarhisar yoluna geliyoruz. Hulk Hasan...
Dinlenme zamanı.
Ben beklemeye başlıyorum. Hasan'da Lüleburgaz'a doğru pedallamaya başlıyor. Girişteki OPET benzinliğinde görüşeceğiz. Bisikletlerin durumu berbat.  İyice yıkamak gerekli.
Ablam gelip beni alıyor. Benzinlikte Hasan'la bisikletlerimiz basınçlı su ile yıkıyoruz. Ablam Neval ve yiğenim Yarenle...



Temizlik sonrası bisikletimi kuruması için güneşe bırakıyorum. Sonrasına biskleti arabaya tekrar yükleyerek eve dönüyorum. Herşeye rağmen güzel bir gün geçiriyorum.