14 Nisan 2014 Pazartesi

YAĞMURLU GÜZEL BİR PAZAR TURU

YAĞMURLU GÜZEL BİR PAZAR TURU

 

13.03.14 Pazar günü katlanabilir bisikletimle nereye gideceğimi düşünmeden hazırlıklarımı tamamladım. Tur öncesi klasik tur fotoğraflarımızı çekiyorum. Hava sıcaklık olarak uygun. 10 derece ile başladığım turum 16-17 derecelere kadar yükseliyor. Yağış olasılığı düşük olmasına reğmen bir güzel de ıslandım. Ama gene de inanılmaz keyifli bir turdu.

Yeni modamız selfie çekimi yıllardır uyguluyoruz fotoğraf çekecek kimse olmadığından dolayı.



Geniş bir Lüleburgaz turu attıktan sonra kendimi gene istasyon tarafında buluyorum.Lüleburgaz'dan çıkmadan önce her yerin yemyeşil olduğunu görüyorum. Ama aralardaki sarılıklar daha da güzel görülüyor. Son yıllarda Trakya'da ekimi hızla artan konola bitkisi. Yağı için ekildiğini duymuştum. Yağından bioyakıt imaları yapılıyormuş. Ama toprağa zarar verdiği için ertesi yıl dinlendirmek gerekiyormuş toprağı. Çiftçi bir arkadaşım anlatmıştı araştırılmış bir bilgi değil. 

İstasyon tarafına doğru devam ediyorum.



İstasyon girişi.


İstasyon'daki vagonlar.


İstasyonu geçtikten sonra TİGEM Sarmısaklı Çiftliği'ne doğru devam ediyorum. Hava gerçekten bisiklet sürmek için ideal. Keyifle yol alıyorum.



 Turun ilk köpek karşılaşması. Ama fazla yaramaz değil yanından çaktırmadan geçip gidiyorum.

Her geçtiğimde durup fotoğrafını çekmek istediğim Ergene Deresini kolu. Su değil kapkara bir zift akıyor. Sanki bu aralar fazla yağmur yağdığı için kokusu biraz azalmış gibi. Doğa için o  kadar duyarsız bir milletiz ki; tüm derelerimizden zehir akıyor. Hiç bir canlılık beritisi yok. Hatta özelliklemidir bilmem, çöpler de herhalde buraya atılıyor. Gerçi tüm turlarda bunu sürekli görüyoruz. Her yer çöp. Yani uzun lafın kısası biz doğamızı koruyamıyoruz. Çok üzücü.


Neyse biz gene turumuza dönelim. Düğüncübaşı Köyüne doğru devam ediyorum.




 Geçen sefer ki turda olmayan köpekler, bu turda karşıma çıkıyor. Bu evin bahçesindeki iki köpek gerçekten çok yaramaz. Beni 5 dakika kadar oyalıyorlar. Neyse geçip devam ediyorum.


 İşte adamımız arkamdan bakıyor. Biraz kızgın gibi ben seni nasıl bıraktım der gibi bakıyor.


 İşte bir dere daha. Bahsettiğim gibi berbat.

TİGEM'e giriyorum.




Sarmısaklı çiftliği. 

Ergene'nin başka bir kolu. Ama durum hep aynı. Simsiyah akıyor.



Düğüncubaşı köyüne giriyorum. 


Ortalık sakin.  

 Köy meydanına kadar gidiyorum.


 Meydandaki kahve de oturuyorum. İki amca ile sohbet ediyoruz. Ne kadar israr ettiysem çay paramı ödetmiyorlar. Bir daha ki sefere diyip müsade istiyorum.



 Düğüncübaşı köyünden çıkıp Alacaoğlu köyüne doğru devam ediyorum. Yol kötüleşiyor. Çok sakin. Yaklaşık 10 km. lik yolda yanımdan kimse geçmiyor.

Yolda hava kapamaya başlıyor. Tek tük yağmur yağmaya başlıyor. Bagajdan yağmurluğumu çıkartıp giyiyorum.


Yola devam ediyorum. Yağmur da etkisini arttırıyor. Islanmaya başlıyorum ama keyfim yerinde. Pedal çevirmeye devam ediyorum.



Alacaoğlu'nda beklemeden devam ediyorum. Ama yolda yağmur hızını arttırıyor. Sığıncak bir yer bakıyorum. Yolun solunda tarlanın kenarına yapılmış çardak gibi bir yere giriyorum. Hemen yağmurluğu çıkartıyorum. Yağmurun dinmesini bekliyorum.  



Yağmurun dinmesini beklediğim çardak.


Yağmur hafifleyince tekrar yola çıkıyorum. Ama az ileride yavrusu olan bir yaramaz daha çıkıyor karşıma. Üzerime gelme sebebi yavrularıymış. Neyse çok uğraşmadan geçiyorum.


Hava gene kapatıyor. Tek tük yağmaya başlıyor. Ama artık istasyona varmak üzereyim. Bu arada turu biraz daha uzatsam mı diye düşünüyorum ama eve dönmem gerekiyor.



Benim için turun en keyifli zamanına sıra geliyor. İstasyonda durup atıştırdığım yere giriyorum. Usta tavuk kanat öneriyor. Bu arada yağmur da iyice dinip güneş açıyor.


 Yemek üstü çay ve tek bir tane tatlı yiyorum.


 Artık dönme zamanı. Heryer günlük güneşlik.


 Lüleburgaz'a gelice müthiş bir yağmur başlıyor. Yoldan geçen arabalarda su sıçratıyor. Heryerim sırılsıklam ıslanıyor. Pek umursamıyorum. 

Ne olursa olsun çok keyifliyim.Terapi gibi bir gün geçiriyorum.























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder